Fertname
Sezer Tansuğ’un ana eleştirileri: “Sencer Divitçioğlu’nun toplayıcı cümlelerinde ferdileşme süreci iyice aydınlanmadan yeniden kollektifleşmeye doğru evrim imkânından söz etmesi dogmatik bir hayalciliktir.”
“Yöntem ve şemayla he saplaşmayan onun içindeki gizlilikleri keşfetmeye çalışmayan bir tavrın ne objektifük ne de başka bir şey olamıyacağını kestirmekte geri kalıyor.” Tansuğ, Divitçioğlu’nun Malikane-Divani sistemi meselesini çok sınırlı bir kavrayışla ele aldığını belirtiyor.
“Doğrudan doğruya kollektif mülkiyet birimi içinde iki karşıt unsuru yani hem kollektif her ferdî unsurun kapsanmış bulunduğu gerçeğini de kavramak ihmal edilmiştir.” Anadolu düşüncesine temas edemediğinin de altını çiziyor.
“Yazar yaptığı tahlilin en mutlu yanını kendi vardığı sonuçlarla osmanlı tarihçilerinin vardığı sonuçlar arasındaki mutlak benzeyişte buluyor. (Bu ne hüsnü kuruntu böyle).”
“Kollektif iradenin gelişmesi boyunca ferdî kıpırtıya baskı kurduğu muhakkaktır, ama bu baskının içinde onu ayni zamanda ister istemez teşvik etmekte oluşu aynca bir «keşfe» ihtiyaç olunduğunu da ortaya koymaktadır.”
“Bizans yapısı ile ilişki konusunda Sencer Divitçioğlu’nun söylediği sözlere gelince bunlar fazlasıyla yavan hükümlerdir. (s. 80). (s. 82) de şema ve modeller konusunda yazarın sözleri safça bir spekülâsyondan başka bir anlam taşımaz.”
Tansuğ ikili sınıflamaya bağlı sınıf çatışmasının gerçeğe uymadığını ve Divitçioğlu’nun karşılaştırmalarının yetersiz kaldığının altını çiziyor: “(S. 88) deki duraganlık meselesi bağışlanmaz bir fiyaskodur. Gelişmeden yoksunluk Osmanlı toplumu için asla söz konusu edilemez.”
“Üretim güçlerinde özellikle ferdî gelişmeye tâbi olan sürekli bir değişme vardır. Asıl geliştiren kuvvet olan ferdî temayül keşfedilemediği için durağan şeması üzerinde lök gibi oturulup kalınmıştır. Bu kısımda diyalektik kavrayıştan yoksunluğun bütün izleri görülebilmektedir.”
“(s. 87) de köy ve şehirin biribirinden kopuş keyfiyetini ikili ekonominin tezahürü olarak göstermekte ve burada kollektif ve ferdî çatışmanın sonuçlarını görmek istememektedir.”
“Şüphesiz yazarın kollektif devlet iradesi ilkesi üzerinde böylesi direnmekte hakkı yok değildir ama bunun tâ içinde ve onun kadar önemli olarak beliren ve sonuçta onu parçalayan ferd dinamiğini gözden kaçırması eseri bakımından pek yazık olmaktadır.”
“Reaya ve devletin anonim varlığı toplumda ferd-insanın yetişmesini engellemiştir hükmü pek zavallıcadır ki bunda acaip bir kendini itiraf gizlidir.”
“Yazarın önsözde hoca Prof. Barkan ile hesaplaşmaya kalkışması hocanın talebeden daha ilerde, daha haklı olduğu vahim durumlarda sadece bir tebessümü akla getiriyor.”
“Kitabından söz ettiğimiz yazar eski vesikaları bizzat kendisi okuyamadığından ve bunun bir eksiklik olduğundan söz ediyor. (Keşki eksiklik bundan ibaret olsaydı) Bundan daha önemlisi bu vesikaları ortaya koyanların yazılarını hiç olmazsa doğru anlayabilmektir.”
“Kitabından söz ettiğimiz iktisatçı gerçekte yanlış ve gerçek dışı bir yazar olan romancı Kemal Tahir’in «bir şeyin tabu olması için anlaşılmaması gerektiğini» belirten cümlesiyle işe başlıyor. Bu tasavvuru güç bir akılsızlıktır.”