Rize’de Çay İşi Nasıl Başladı?
“Rize’de Çay İşi Nasıl Başladı?
[Ali] Şefik Bakay
Yük[sek]. Zir[aat]. Müh[endisi].
eski Kırklareli Milletvekili
Çay ziraatına, Padişahın fermanı ile Türkiye’de 1892’de kalkışılmış, Japonyadan tohum getirilerek çiftliklere dağıtılıp ekilmişdi.
Fakad o zaman Türkiyede çayın iklim ve toprak şartları ve teknik bir şekilde yetiştirilmesi hakkında bilgi olmadığından muvaffak olunamamışdı.
Cumhuriyet hükûmetlerinin kuruluşunda uzun zaman Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi hocalığı yapan ve o vazifesinden ayrılıp Ziraat Umum müdürlüğüne meslekdaşım eski Mardin Milletvekili Ali Rıza Erden Rusyaya yaptığı bir tedkik seyahati sonunda Vekâlete bir rapor vererek Batumda olduğu gibi Karadeniz sahillerimizde çaylıklar tesis edilmesinin bu bölge halkının kalkınmasına yardım edeceğini bildirmişti.
İktisad Vekâleti[nde] muhterem meslekdaşım Zihni Derinin Ziraat Umum müdürü bulunduğu 1922 yılında bir memurunu Batuma göndererek oradan bir mikdar çay tohumu getirtmişti. Bu tohumlar Rizenin Müftü mahallesinde kiralanan sekiz dönümlük bahçeye ektirilmişdi. Bu ekim iyi netice vermişdir. Zaten halkın vaktiyle Batumdan getirip evlerinin önüne dikdikleri çay fidanları büyümüş ve iklime intibak ettikleri görülmüşdü.
Bunun üzerine Rize ve Borçka havalisinde 3 yıl içinde [2] çalılıkların sökülüp yerlerine çay ve narenciye ve fındık yetiştirilmesi ve Rize’de Bakanlıkca fidanlık kurulması içün 1924 yılında 407 numaralı Kanun çıkarılmış ve bu işe o zaman Ziraat Umum Müfettişi olan Zihni Derin atanmışdı.
Zihni Derin bugünkü fidanlığı kurmuş fakat işe merkezden önem verilmediği içün bir dekar bile çay bahçesi yapılmamışdı. Bu kanun 1927 yılında 1029 numaralı zeyil ile 3 yıl daha uzatıldığı halde bir sonuç vermemişdir.
Ziraat Vekili Faik Kurdoğlu, 1938 yılında Zihni Derin’i tam selahiyetle Rize’ye göndermiş ve Umum müdürü bulunduğu Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna da bu işin angaryasını vermişdir. Bu suretle çay ziraatinde ikinci bir hamle yapılmışdır. Zihni Derin ile birlikde Rizeye gittim ve derhal halk ile temasa geçdim. İlk çay bahçeleri mukavelelerini halkla yaptım ve şeker şirketinde çalışdığım zamanlar pancar ziraatinde tatbik ettirdiğim mukavele ve cüzdan usulünü Rizede de aynen tatbik ettirmeye başladım ve bu işe uzun yıllar şeker şirketinde çalışmış bir ziraatcı arkadaşı Cemil Pasimeri (?) memur ettim.
Mevcut fidanlıkdan ve Rusyadan ayrıca getirtilen tohumlar fidanlık memurlarının nezareti altında … şeker şirketinde oldugu gibi mukavele yapan Rizelilerin bahçelerine dikilmeye başlandı ve kendilerine mukavele mucibince avans para da verildi.
Bu hizmetlerin ifası esnasında o zaman Rize çay fidanlık müdürü kıymetli meslekdaşım Asım Zihnioğlu [3] ’nun göstermiş olduğu mesayii de şükranla anarım. Bir misyoner aşkı ile bu arkadaşı çayda ihtisas yapmak üzere Hindistana gönderdim. İhtisasını yaptı, geldi ve çay ziraatına ve imalatına büyük hizmetleri dokundu. Halen kendisi Tekel idaresinin çay müşavirliğini yapmakdadır.
Sene 1939 kıymetli dostum ve meslekdaşım Zihni Derin ile yeni … göre bir çay kanunu projesi hazırladık.
Ziraat Vekili muhterem meslekdaşım Muhlis Erkmen idi. Erkmen hazırladıgımız bu kanunu Meclise sevk etti ve tasarı 27.3.1940 tarihinde kanunlaşdı.
Bu kanun 10 uncu maddesi ile “Yetiştirilen yaş çay yaprağını satın almak çay kurutma fabrikası kurmak, çay yapragını işlemek ve harman yapıp paketlemek ve satmak ve sattırmak işleri Devlet Ziraat işletmeleri Kurumuna verilmiş idi. Bu kanun 1 yıl Meclis den çıkamamış büyük bir çogunlugun muhalefeti ile karşılaşmışdı. Ziraat Vekili Muhlis Erkmenin Manisa milletvekili Fatih Kurtoğlunun ve Sıhhiye Vekili Hulusi Alataşın kanunun çıkmasında büyük yardımları olmuşdur. Ayrıca Meclis azalarına, iptidai yerli imalathanelerde elde edilen çaylar da hediye olarak dagıtılmışdır. Bu dağıtılan paketlerin de matbuatda ve meclisde kanunun çıkmasında etkisi inkar edilemez.
Kanun çıkdıkdan sonra Rize çayına karşı muhalefet bir hayli devam etmişdir. Bu hakiki ve menşei Darjeling olan bu çaya Rize otu adını takmışlardı.
[4] Rahmetli Başvekil Hasan Saka bir gün bana Rize otunu başımıza bela ettin demişdi. Kısa bir süre Ziraat Vekili olan Tahsin Coşkanın Karadeniz halkını memnun etmek içün bu Rize otunun propagandasını yapıyorsunuz. Bu hareketiniz ile zavallı Anadolu halkının sırdına bir yük daha yüklediniz. sözleri Devlet Ziraat işletmeleri Kurumundan istifa etmem ve sebeplerin başında gelmekdedir. Bu dedikodular devam ederken büyük yardımlar yapılmadan Dünyanın en büyük çay otoritesi olan ve Rusya tarafında[n] da davet edilerek Batum havalisinde ektirilen çayın etüdünü yapdırdım. Dr. Man verdiği raporda bu teşebbüsü alkışlamakdan da ve olumlu sonuçlar alınacagına inanmakda idi. Rapor ve alıp Londraya götürdügü çayların expertiz raporları Ziraat Vekaleti arşivlerindedir. Tetkikatını müteakip kendisi ile Rize de görüşdüm. Raporunda da yazdığı gibi çinden işçi getirmemizi tavsiye etti. Ruslara da aynı tavsiyede bulunmuş Ruslar bu sayede çay ziraatind[a] muvaffak oldular dedi ve tavsiyesinde ısrar etti. Bu işi Rize halkının ve bilhassa kadınlarının Çinlilerden çok daha iyi yapacaklarını inandığımızı kendisine söyledim ve bu görüşümde haklı çıkdım. Umduğum gibi Rizeliler çay bakım ve toplama işini çok kısa bir zamanda [5] başardılar ve bu beni mahcup etmediler. Ruslar Dr. Man ın tavsiyesi üzerine Çinden işçi getirmişlerdir.
Adına Porof dedikleri çayı Ruslar Darjeling’den getirmişlerdir. Bizde Rusyadan getirdiğimiz için çay Darjeling menşelidir ve analiz raporlarında da bu kayıt vardır.
Rizelilere kurdurduğumuz çaylıkların yapraklarını mukavele geregince satın alma mecburiyetinde idik. Bunları işlemek içün atelyelere ihtiyaç vardı. Üretim bir büyük çay fabrikasını besliyecek duruma henuz ulaşmamışdı. Küçük Kurutma ve kavurma tesisleri kurmak mecburiyeti karşısında kaldık. bu tesis ve makineleri iptidai bir şekilde Ankarada Gaz maske fabrikasında ve Devlet Ziraat işletmeleri Kurumu ziraat aletleri fabrikasında imal ettirerek Rizeye yolladık. ve çay istihsal bölgesinin ve muhtelif mıntıkalarında köylere kurduk küçük çay kurutma ve kavurma imalathanesi kurduk. Bu imalathanelerde soldurma, kavurma, fermantasyon ve kurutma ameliyeleri yapılıyordu.
Hatırımda kaldıgına göre beş imalathane kurulmuşdu. Bu imalathanelerde
1942 senesinde 7001
1943 ‘‘ 16672
1944 ‘‘ 38849
1945 ‘‘ 53945 kilo çay imal edilmişdir.
1943 yılında da mukaveleye bağlanan mikdar 30.638 dekara ulaşmışdı.
İstihsalin her yıl artışı karşısında büyük bir Fabrika [6] yapdırmak zorunda kaldık. Fabrika 27 Mayıs 1938 tarihli Türk İngliz Garanti anlaşması ile İngiltereden sağlanmış bulunan 10 Milyon sterlinglik krediden 30/4/1944 tarihli ve 2 19836 sayılı Bakanlar kurulu kararı ile Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna ayrılan 150.000 sterlinlik krediden ödenmek üzere 11/1/1943 tarihli mukavele ile Brassert & Co. şirketine sipariş edilmişdir.
Mukavele başlangıcda 61.000 sterlinglik bir siparişe konu iken sonra yekûnu 94.342 Sterlingi bulmuşdur.
Fabrika makinelerinin mühim kısmı İngilterenin çay makineleri fabrikasyonunda en mütehassis bir firma olan Marchall [Marshall] fabrikasında imal edilmişdir.
İkinci dünya harbi bütün şiddetile devam ediyordu. Günün birinde siparişi verdiğimiz Fabrikadan aldığımız bir yazıda harp dolayısile fabrikaya Devletçe el konulduğunu ve harp malzemesi imalatına başladığını ve bu yüzden siparişimizi yerine getiremeyeceklerini bildiriyorlardı.
Bu kara haber beni son derece üzdü üzüntüye düşürdü. İstihsal günden güne artıyordu ve mukavele ile mubayaa etmeye mecbur oldugumuz çay yapraklarını kurmuş oldugumuz iptidai imalathanelerde işlemeye imkan yokdu. Bu yaprakları halkdan mubayaa edip denize dökmekden başka çaremiz kalmamışdı.
Bu üzüntülü anımda Londra sefirimiz rahmetli Rauf bey [Orbay] verdiği mühim raporlar okunmadığı içün istifa etmek niyet ve kararı ile Ankaraya gelmişdi. Vekiller heyetince kendinden özür dilendi ve istifayı geri alması reca edildi. Rauf bey [Orbay] istifadan vazgeçdi ve vazifesi başına dönmeye karar verdi.
Bunu öğrenir öğrenmez aklıma derhal yardımını reca etmek geldi. Çünkü Reuf bey [Orbay] Londrada en itibar gören ve sevilen elçimizdi. Çörçil [Churchill] ile şahsi dostlugu vardı. Merhum, Merkez bankasının üzerindeki Anadolu kulubündeki merhum müdür Şevket beyin odasında ziyaret ettim. Müşkül durumumuzu anlattım ve İngiltere Devlet adamları ile dostlugu bize bu fabrikayı kazandıracağına inandıgımı söyledim. Karadeniz halkının bu hayati işini halletmesini onlar namına kendilerinden reca ettim.
Rauf bey [Orbay] bir bahriyeli olarak Karadenizlileri çok sevdiği ve onlar içün çalışacagını ve bu işi dostu Çörçilden [Churchill’den] yüzde doksan koparabilecegini vaat etti. Benden ayrıca bir recada bulundu ve dediki Bahriye mektebinde sınıf arkadaşını Ali Rıza Seyfi beyi türk bahriye tarihi üzerinde İngiliz kulüp havalelerinde tetkikat yapmak üzere Londraya götürmek istediğini fakat Hariciyeden harcırahının temin edemediğini eger Devlet Ziraat İşletmeleri bunu temin eder ise makinelerin Türkiyeya sevklerinde de çok faideli hizmetler görecegimi ilave etti. Ben de bu emirlerini derhal yerine getireceğimi kendilerine bildirerek vaat ederek ayrıldım. İstanbulda Ali Rıza Seyfi beyi bulup Rauf bey [Orbay] ile birlikde yola çıkardık.
[8] Rauf bey [Orbay] hakikaten Londraya gider gitmez vakit [kaybetmeden] Çörçilden [Churchill’den] bu musadeyi aldı. Fa[kat] harp imalatını durdurup çay fabrikası […] makinelerini imal etti.
Bu makineler konvoylarla memlekete sevk edildi. Almanların Giridi işgal ettikleri bir sırada yola çıkan konvoy Alman tayyareleri tarafından darma dağın edildi. Makinaların bir kısmı İskenderun bir kısmı İzmir bir kısmı da Antalyaya çıkarıldı. Bunları bu limanlardan toplayarak bin bir güçlükde Rizeye sevk ettik. Boşaltma için de Rizede yepyeni bir iskele kurdurdum. Alman tayyarelerinin delik deşik ettiği bir çok kazan ve makine aksamını tamir ederek ilk büyük Çay fabrikasını bu suretle kurduk.
Bugün çaycılıgımızla iftihar edebiliriz. Memleketimizin ihtiyacını karşıladıkdan sonra ihracata da başlamışdır. Bu büyük işin gerçekleşmesinde hizmetleri geçen ve bir çokları Hakkın rahmetine kavuşmuş olan meslekdaşlarımın ve mesai arkadaşlarımın saygı ile anarım.
[Ali] Şefik Bakar