Adnan Menderes’in Süt Annesi
Bizde düşene acınmaz. Bunun acı bir örneğine 3 Ağustos 1960 tarihli KİM (108. sayı) dergisinin haberinde denk geldim. KİM’in muhabiri, Adnan Menderes’in dadısı Hafize Nine’yi buluyor, hem nineden Adnan Menderes’in çocukluğunu dinliyor hem de Adnan Menderes’in Rum süt annesinden (eğer doğruysa) içtiği sütü burnundan getiriyor:
“Aydın, sıcaktan erimek üzereydi. Hafize Nine — Sabıkın dadısı — yetiştirdiğinin aksine gelenleri güler yüzle karşılıyordu. Hafize Nine yedi yaşında kimsesiz kalıyor ve sabıkın ninesi Fıtnat hanım tarafından evlâtlık ediliyordu. 14 yaşına geldiği zaman Fıtnat hanımın gelini Meral isimli bir kız çocuğu dünyaya getiriyordu, toparlakça şirin bir kız çocuğu. Dokuz ay sonra da Adnan dünyaya geliyordu. Adnanın dünyaya gelişi aileye de uğursuzluk getiriyordu, önce kendinden dokuz ay büyük kız kardeşi ölüyor sonra da zayıf düşen annesi dünyadan ayrılıyordu. Hafize teyze sabıkın babasının ve annesinin verem olduğunu söylüyor ve öksüz kalan küçük Adnana ninesi Fıtnat hanım Efi isimli bir Rum süt anne olarak tutuyordu. Rum süt anne küçük Adnan ve nihayet bu memleketi on yıl kasıp kavuran sabık olmıyacağını söyliyen Adnan Menderes…
Hafize teyze bunu çözmekte güçlük çekmiyordu. Emdiği sütü belli etti, derken çok samimi idi. Süt daima çekerdi o da çekmiş emdiği sütü emdirene helâl etmişti, öyle ya bunca ıstırabı bir Türk, vatandaşlarına çektirir miydi. Hafize teyze, küçük Adnanın İzmir’de ikinci beyler sokağında okula başladığını, küçükken dahi çok haşarı istediğini yaptırmak için akla hayale gelmiyen zorbalıklar icat ettiğini anlatırken, muhabir on yıl içinde gördüklerini işittiklerini sinema şeridi gibi gözlerinin önünden geçiriyor, küçük Adnanla Büyük Sabık Adnan arasında değişmiş bir şey olmadığını görüyordu. Süt anne Efi şimdi Sisamda idi. Belki ölmüştü belki sağdı belli değil, ancak kendisinin kahrını yıllarca çeken Hafize teyze hâlâ sağdı ve Adnan büyük adam olduktan sonra dadısının bir kere dahi elini öpmemişti. Hafize teyzeye on yıl evvel bir gün komşuları büyüttüğü çocuğun «Büyük adam» olduğunu söylemişlerdi. Hafize teyze bu müjdeye sevinmemiş bilâkis kaşlarını çatarak «iyi olmuş, iyi olmuş amma sütünün hükmünü işlemese bari» diyerek, geleceği o zamandan hesaplamıştı.
Küçük yaşta öksüz kalmak, haşin bir babaannenin elinde büyümek ve nihayet bir Rum’un sütünü emmekle kökü pekleştirilen Adnan Menderes isimli şahsın elinden bu kadar çabuk kurtulmakla kavuştuğumuz ferahlık kayda değerdi. Bütün haşinliğinin tohumları küçükken ekilen bu şahsın bizden olmadığı daha ilk yıllarda belli olmuş değil miydi…”